Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Büyük Balık[Riccardo Allegro]
#1
Yer: Doğu Treni
Saat: 10:01
Hava: Yağmurlu

Varis Carlo Allegro ve Peleo Allegro ile beraber bir tren yolculuğunda berabersiniz. Bu yolculuğu yapmanızın sebebini bilmiyorsun. Sadece emirler doğrultusunda hareket ediyorsun ve bu tren yolculuğunda olmanı isteyen kişi Duccio Allegro'dan başkası değil. Yanında oturan Peleo Allegro: "Kızlara söz vermiştim ama sen beni peşinde sürüklüyorsun! Riccardo şunun yaptığına bir bak!" diyor, karşısındaki ağabeyini işaret ederek. Varis Carlo Allegro, soğukkanlı bir şekilde: "Diğer istasyonda inebilirsin. Seninle uğraşamam." diyor ve ardından sana bakıyor: "İstersen sende inebilirsin kardeşim." diyor. Varis Carlo Allegro'nun bu sözlerinden sonra Peleo Allegro: "İnersem babam bana çok kızar! Yoksa çoktan inmiştim!" diyerek sitem ediyor. İstasyonları bir bir geçiyorsunuz ve bu sırada yanındaki Peleo Allegro'nun çoktan uyuyakalmış olduğunu fark ediyorsun. Trendeki insan sayısı her istasyonla beraber giderek azalıyor. Dışarıda ise şiddetli bir şekilde yağmakta olan yağmuru görüyorsun. Yaklaşık olarak yirmi dakika kadar sonra tren tamamen duruyor. Varis Carlo Allegro'nun yerinden kalkmadığını görüyorsun. O sırada tren boşalmaya başlıyor ve bir süre sonrada herkes trenden inmiş oluyor. Trenin kapıları kapanıyor. 

Bir süre kadar bekleyişinizin ardından yanınıza hoş bir kadın geliyor. Kadına baktığında anladığın şeylerden birisi ise, bu kadının eski bir asker veya polis olduğu yönünde. Oldukça tertipli görünüyor ve giyimi de oldukça düzgün: Varis Carlo Allegro'ya bakarak: "Şef." deyip, başıyla selam veriyor. Kadının bu selamına karşılık olarak Varis Carlo Allegro'da  başıyla selam veriyor. Kadın hemen ardından elindeki deri çantayı Varis Carlo Allegro'ya uzatıp, yanınızdan ayrılıyor. Varis Carlo Allegro'nun çantayı alış biçimden dolayı, çantanın hafif olduğunu anlıyorsun. Sonra tekrardan trenin kapıları açılıyor ve insanlar trene binmeye başlıyorlar. Anlamadığın şey ise şu oluyor: Bu trene neden daha önce hiç kimse binmedi ve trenin kapılarının açılış saati neden bu kadar geç oldu? Kapıların kapanmasının ve geç açılmasının sebebi pekala bir şekilde belliydi ama ya kimselerin trene binmeyişi? Sanki birileri bu zaman diliminde bu trene hiç kimsenin binmediğini biliyor gibiydi. Ama nasıl?

Yer: Kara Dal
Saat: 10:41
Hava: Bulutlu

Tren tekrardan harekete geçiyor. Bu sırada Peleo Allegro uyanıyor. Ve bir istasyon sonra Varis Carlo Allegro yerinden kalkıyor. Ve onun peşinden trenden iniyorsunuz. Tren garından çıkışınızı gerçekleştirdiğinizde caddenin başında siyah bir Cadillac Eldorado görüyorsun. Varis Carlo Allegro o tarafa yönelince sen ve Peleo Allegro'da aracın olduğu yere doğru yöneliyorsun. Şoför kapıları tek tek açıp, sizi arabaya bindiriyor. Radyoda Nicola Arrigliano''nun I Sing Amore şarkısı çalıyor. Kısa bir süre sonra arabadan iniyorsunuz. Mekan Kara Dal'ın önündesiniz. Varis Carlo Allegro şoföre bahşiş verip, onu yolluyor.  

Varis Carlo Allegro cebinden çıkardığı anahtarla Kara Dal'ın kapısını açıyor ve içeriye giriyorsunuz. Mekan zifiri karanlık. Ve bir süre sonra ışıklar açılıyor ve bar sandalyelerinin önündeki bir sandalyeye ağzı, elleri ve ayakları bağlanmış bir adam görüyorsun. Varis Carlo Allegro, adama doğru ilerlemeye başlıyor ve adamın ağzındaki bandı bir hamleyle açıyor. Ve hemen ardından trendeki almış olduğu çantayı açıp, içerisinden birkaç belge çıkartıyor: "Tekrar ve tekrar söylüyorum: Bize söylemen gereken şey, bu işi kimin planladığı ve ne zaman harekete geçireceği?" diyor. Belgelere baktığında, Şehir Başkanı Mirco Marcheschi'nin resmini ve onun hakkındaki bilgileri görüyorsun. Başkanın ölümü ile ilgili yazılar mevcut: Kısacası başkanın ölüm emri verilmiş. Adama baktığında ise adamın gözünde ve yüzündeki morluklar dikkatini çekiyor. Dudağı patlamış, burnunun ise kırılmış olduğu da gözünden kaçmıyor. Yüzünün hemen hemen her yerinde kurumuş kanlar var. Ve başında da aynı şekilde yaralar mevcut. Adam zorlanarak, "Şef, konuşamam biliyorsun. Konuşursam beni, çocuklarımı, eşimi, hatta sülalemi öldürürler!" diyor. Varis Carlo Allegro, bar sandalyelerinden birine oturuyor. Ve sana bakarak: "Kardeşim bir saatimiz var. Bu adamı konuşturmamız gerekiyor. Babamın isteği bu yönde." diyor. Peleo Allegro ise, adamın kafasına sertçe vurarak: "Konuş!" diye bağırıyor. Ardından Varis Carlo Allegro bardan bir şişe viski alıp, dört bardağa usul usul doldurmaya başlıyor. Varis Carlo Allegro son olarak: "Konuş beraber içelim." diyor.
Ara
Cevapla
#2
Suskun yapısı, ufak bir dalgınlık ile harmanlanmıştı kısa bir anlığına. Hızla akıp giden trenin camından dışarıyı izliyordu öylece. Bir şey düşünmüyor, zihnindeki boşlukta hapishanede olduğu zamanlardaki gibi dalgınca yürüyordu adeta. Onu bu çıkmazdan çekip kurtaran şey, adını telaffuz eden kuzeniydi. Yorgun bir edayla süzülmüştü ona doğru bakışları. Umarsız bir bakış değildi, ama bu olayla çokta ilgileniyor gibi bir hali de yoktu. Hatta kendi kendine, kuzenin tam olarak neyden bahsettiğini bile sorgulamıştı. Nitekim, büyük olan kuzenin agresif çıkışına da bir tepki verememişti bu yüzden, hem vermeye yeltense bile bu muhtemelen iki kuzenin asla bilemeyeceği tarzda, karanlık bir perdenin arkasında gerçekleşirdi. Gene de bir varsayımda bulunması gerekirse, oldukça yakından tanıdığı iki kardeşin önemsiz bir çekişmesi olduğunu söylerdi. 
 
Riccardo için bir cümlede önemsiz kelimesi varsa, kafa yorulacak pekte bir şey yoktu ortada.
 
Yağmur hızını artırırken, adeta inatçı bir yarış atı gibi, trende yağmurun hızına ayak uyduruyormuş gibi hızlanıyordu sanki genç adam için. Camdan dışarıyı izlediği süre, zihninde sonsuz bir hayatın parodisi gibiyken, gerçekte çok kısa sürmüştü. Tren durmuş ve usulca açılan kapılar, trendeki tek yolcu olan Allegro ailesine inmesi gerektiğini fısıldamıştı. Nitekim Riccardo, bu doğrultuda hazırlanmaya yeltenmiş olsa bile, kuzenin öylece yerinde oturduğunu görünce hızlıca bu kararından vazgeçmek zorunda kalmıştı. İnsanlar birer birer treni terk edip, ortamdaki tek sesin cama ve zemine vuran yağmur damlaları olmasını sağlarken, trenin kapıları da kapanmıştı.
 
Sessizliği sürerken, Carlo'nun aklından geçenleri anlamaya yeltenmemişti. Zira eğer ortada bilmesi gereken bir şey varsa, Carlo'nun ona çoktan söyleyeceğini düşünüyordu. Bu tavrı, onu bir kez daha camdan dışarıyı izlemeye itmişti. Birer birer tren istasyonunu terk eden insanların yağmurdan kaçışı seyri güzel bir manzara gibi görünmüştü ona. Hoş, bu tavrı çok uzun sürmemişti. Onlara doğru yaklaşan bir çift adım sesi, dikkati yerinde olan genç adamın bakışlarını oraya doğru çevirmesine sebep olmuştu.
 
Dikkatini çeken şey, kadını bir battaniye gibi çevrelemiş olan disiplindi. Genelde bu tarz tutumu, memur kesimde görürdü, ama aynı zamanda o memurlarda bir yorgunluk barınırdı, bu kadında yoktu Riccardo’ya göre. Bir memurdan ziyade, bir asker ya da eski bir polisti. İkisi arasında bir seçim yapması gerekirse, buna karar vermek zor olurdu.
 
Kadının uzattığı belgenin ne olduğunu bilmese bile, kuzenin aldığı tedbirden önemini algılayabiliyordu.
 
“Adeta koca Tren, emrimize girmiş gibi…” diye düşündü, çok çabucak gerçekleşen olaylar sonrası kapıları açılan trenin reaksiyonuna ve insanların binişine hitaben.
 
Bir sonraki istasyon, inecekleri yerdi. Büyük kuzenin ayaklanması ile birlikte küçük kuzeniyle peşinden takip etmeye başlamışlardı.
 
Bir araba, bir müzik ve akan hayat. Yağan yağmurun kattığı karamsarlık, büyük kuzenin gizemi ile birleşince boğucu bir gün. Arabanın hızla ama arabadakileri rahatsız etmeyecek bir dikkatle ilerleyişi, zamanı yavaşlatıyor gibiydi.
 
Hafif bir iç, çokta uzun sürmeyen araba yolculuğunun sonuna denk geldi. Riccardo, arabadan inince, karşısına serilmiş olan görüntü karşısında şaşırmadı. “Kara dal.” Diye geçirdi içinden genç adam, bu mekânın insanların gözünde beş para etmez bir yer olarak görüldüğünü biliyordu, ama onlar için gerçekte değildi.
 
Büyük kuzenin önderliğinde, karanlığın mesken tuttuğu mekâna girdiklerinde, Riccardo bir anda açılan ışıklardan gözlerini korumak için elini siper ederken, o anda gözüne mekânın ortasında, sandalyeye bağlanmış adam batmıştı. Göz ucuyla kısa bir an büyük kuzenine baktıktan sonra, ne olduğunu anlamak için çokta beklemesi gerekmemişti. Direkt olarak söze giren kuzenin çıkarttığı belgelere göz atma fırsatı yakaladığında, hafifçe yutkunup, "Hassiktir." çekmesi bir olmuştu, içinden. Zira resimdeki kişi, küçük bir adam değildi ve bahsi geçen faaliyet gerçekleşirse, yankısı çok uzun sürerdi. 
 
Kuzeninin sözlerine karşı, adamın verdiği cevap Riccardo’nun gözlerini kısmasına ve hafifçe iç geçirmesine vesile olmuştu. Derin bir nefes aldığı anda ise, kuzeniyle göz göze gelip, amcasının buyruğunu öğrenmişti. Bunun üzerine adama göz ucuyla bir kez daha bakmış ve nasıl bir yol izlemeleri gerektiğini düşünmeye başlamıştı.
 
Carlo, içkileri doldururken, Riccardo adamı süzmeyi bitirmiş ve kısa bir an iki kuzenine çevirmişti bakışlarını.
 
Ardından kuzeninin doldurduğu kadehlerden birini eline almış ve diğer eline de adamın önüne oturabilmek için taburelerden birini alıp tam karşısına geçmişti.
“Şimdi, zor bir gün olmuş senin için, görebildiğim kadarıyla.” Diye söze girdi, kısa bir an adamın gözlerine baktıktan sonra: “Bence seni iki şekilde ikna edebiliriz. Bir, tıpkı onların yaptığı gibi, “ dedi ve ciddileşen bakışları ile birlikte öne doğru yaklaşıp, adamın nefesini hissedebileceği kadar dibine girdi: “Seni.” Dedi, “Karını.” Diye devam etti. “Çocuklarını.” Diye ekledi ve “Sülaleni." dedikten sonra, son derece soğuk bir tınıda "Öldürürüz.” diyerek noktaladı sözlerini ve adamın bunu idrak etmesi için birazcık geri çekilip, bardağı tutmadığı eliyle adamın yanağına nazikçe birkaç kez dokundu.
 
Ardından oturduğu yerden kalkıp, üstünü silkeledi ve birkaç kez adamın etrafında tur attıktan sonra: “Ama biz, sana bu tehditleri savurmak yerine seni koruyabiliriz. Saydığın herkesle birlikte, ömrünün sonrası çok kolay ve güvenli geçer senin için. Ama konuşmazsan, saydıklarımızı biz yapmasak bile – ki yapabiliriz- zaten öleceksin. Ya biz ya onlar. Bu bok çukurundan çıkman için tek tutunacağın dal biziz dostum. Sağlam bir dal, ALLEGRO AİLESİ.” Diyerek konuşmasını sürdürdü ve büyük kuzenine kısa bir an baktıktan sonra, onun yaptığı içki teklifine hitaben elindeki bardağı uzattı adama doğru. "Konuşmayı kabul edersen, seni küçük kuzenim çözecek ve bunun şerefine hep beraber birer kadeh içeceğiz, ama konuşmazsan olacakları ne ben ne sen tahmin edebiliriz, değil mi kardeşim?" diyerek, Carlo'yu da işin içine dahil edecekti. O ne söylerse söylesin, son söz varis olan kuzeni Carlo ve amcasına aitti. 
Ara
Cevapla
#3
Yer: Kara Dal
Saat: 10:55
Hava: Bulutlu

Varis Carlo Allegro sakin bir şekilde sana bakıyor: "Evet, kardeşimin sözlerine kefilim." diyor. Ardından içkisini fondipleyip, "Allegro Ailesi sözünü tutar, Bay Otello Gallerani." diyor. Adam Varis Carlo Allegro'nun sözlerinden sonra gözü bardağa bir anlığına kayıyor. Ardından yere uzun uzun bakmaya başlıyor. Sonra kafasını kaldırıp, uzatılan bardağa doğru bakmaya başlıyor. Sana bakarak ağzından zorda olsa: "Tamam, konuşacağım. Sana güveniyorum." sözleri  çıkıyor. Varis Carlo Allegro bir el hareketiyle Peleo Allegro'ya adamı çözmesi yönünde işaret veriyor. Adam çözüldüğünde ikram edilen içkiyi bir hamlede kapıp, yudumlamaya başlıyor. Sonra Varis Carlo Allegro'yu muhatap alarak: "Şef, bir toplantı oldu. Benim otelde. İki büyük aile temsilcisi -Enzo Di Salvatore ve Greta Leggio- ve şehrin önde gelenleri bu toplantıya katıldılar. Benim gibi birkaç işadamı da bu toplantıda yer aldık. Toplantıyı yöneten kişi Diplomat Bortolo Santa Croce idi. Biliyorsundur, biraz toy ama zeki bir adam. Bağlantıları kuvvetli: İçerde ve dışarda tanıdıkları var. Bu da güç demek. Ve ortada bir adam: Kimseyle ters düşmez. Herkese göre iyi bir adam o. Uzun uzun konuştu." Oldukça düzgün bir biçimde konuşmasını öksürerek yarıda kesti, nefes alış-verişleri kısa kısaydı. Ama gene de konuşmaya devam etti: "Toplantının sonlarına doğru bir fikir attı ortaya: Şehir Başkanı'na düzenlenecek suikast. Bu işin yapılmasının zoraki olduğundan söz etti. Sonra Diplomat Bortolo Santa Croce şöyle söyledi: "Taraf olmayan bertaraf olur dostlarım! Bu iş olmalı. Buna mecburuz!."" Uzun bir süre sustu. "Koca Katili detayları öğrenmek istedi. Enzo Di Salvatore ise kahkaha atmaya başladı." Sözleriini tamamladıktan sonra: "Bir muhbir size bilgi akışı sağlamış. Neden bu işin olmasını istemediğinizi bilmiyorum ama..." diyor. Adamın sözlerinden sonra Varis Carlo Allegro söze girişiyor: "Bu iş ne zaman olacak Bay Otello Gallerani?" diyor. Adam yutkunuyor ve: "Bugün, merkezde... Cumhuriyet Meydanı'nda konuşma yapacak şehir başkanı. Ve suikast orada düzenlenecek. Nasıl olacağını bilmiyorum..." diyor. Varis Carlo Allegro, içkileri tazelerken: "Anlıyorum" diyor. Ardından içkisini bar masasına bırakıyor. Kendinden oldukça emin görünüyor, bunu biliyorsun. Daha doğrusu anlıyorsun. Ceketinin iç cebinden bir kalem ve çek defterini çıkartıp, çeki doldurmaya başlıyor: "Allegro Ailesi'nin armağanını kabul et Bay Otello Gallerani." diyor, çek defterinden koparttığı çeki adama doğru uzatarak. Gözünü çeke iliştirdiğinde Bay Otello Gallerani adına: "125.000" rakamını görüyorsun. 

Yer: Kara Dal
Saat: 11:14
Hava: Yağmurlu

Yağmur yağmaya başlıyor. Varis Carlo Allegro, "İzninizle Bay Otello Gallerani. Kardeşimle biraz yalnız konuşacağım. Siz keyfinize bakın." diyor. Varis Carlo Allegro işaretiyle seni barın diğer ucuna çağırıyor. Orada içkisini yudumlarken: "Silahını görebilir miyim kardeşim." diyor. Silahını ona gösterdikten sonra, "Hemen geliyorum." deyip, sakin adımlarla üst kata çıkıyor. Üst kattan birtakım seslerin geldiğini duyuyorsun. Varis Carlo Allegro orada bir şey arıyor gibi. Kısa bir süre sonra aşağıya indiğinde sadece senin görüş açından görülebilen bir susturucu veriyor. Susturucuya baktığında ise durumu anlıyorsun: Adamı öldürmeni istiyor.


İçkilerini yudumlayan Peleo Allegro ve Bay Otello Gallerani'nin laflamakta olduğunu görüyorsun. Peleo Allegro bir şekilde adamı rahatlatmış ve güldürüyor. Varis Carlo Allegro: "Peleo, dışarıya çık ve arabada bekle. Geliyoruz." diyor. Peleo Allegro bardan çıkışını yapmadan önce Bay Otello Gallerani'ye bakarak: "Biraz masraflı. Ama ayarlarız." diyor.  Varis Carlo Allegro, Bay Otello Gallerani'ye doğru yürüyor ve elini adamın omzuna atıp, "Bay Otello Gallerani işbirliğiniz için müteşekkiriz. Ailenize bizden selam söyleyin. Artık gidebilirsiniz." diyor. Adam sandalyesinden kalkıyor ve sana bakarak: "İyi günler efendim. Çok sağ olun. Bu iyiliğinizi asla unutmayacağım." diyor ve çıkışa doğru ilerlemeye başlıyor. O sırada Varis Carlo Allegro sana bakarak: "İstersen bu işi yapmayabilirsin kardeşim. Ama babam senin yapmanı istiyor. Ve bugün başkasını satan yarın bizi de satar." diyor ve ardından elini beline atarak: "Senin yerine ben halledebilirim, babama senin yaptığını söyleyebilirim kardeşim. Ne diyorsun?" diyor. 
Ara
Cevapla
#4
Keskin bir tını gözlerinde varlık bulurken, keskin yüz hatlarıyla uyumlu bir çift gibi gözüküyordu dışarıdan. Adamın sessizliği, tanıklık yapması için ikna etmeye uğraştığı şahsın düşüncelerle boğuştuğu bu anlarda varlığını daha da belirginleştiriyordu. Gözlerindeki ifade ve duruşundaki aura, aslında çoktan teklifi kabul edilmiş bir adamınki gibiydi. Dik ve kendinden emin bir şekilde, uzattığı bardağın elinden alınmasını bekliyordu.
 
Ne duruşunda ne de bakışında bir şüphe yoktu Riccardo’nun. Kazanacağını çoktan bildiği bir boksörün, hakemin yanında durduğu kadar rahattı bu anlarda.
 
Nitekim, Otello'nun güven adı altında ağzından çıkan sözcükler, konuşacağını vurgularken, Riccardo duruşunun üstüne ekstradan bir tepki vermemişti. Küçük kuzeni tarafından çözülen adamın, elinden bardağı alışını ve tek seferde fondip yapışını izlemişti sadece. Ve tıpkı sözlerinde bahsettiği gibi, barın üstündeki bardaklardan birini alıp, adama eşlik ederek içmişti, daha yavaş ve sakin yudumlarla. Zaten adam, Carlo’ya bildiği tüm şeyleri anlatırken, Riccardo’ya elindeki viski ve ondan aldığı yudumlar eşlik etmişti sadece.
 
Adamın sözleri bittiğinde ise, memnun bir ifaden uzak soğukluk ile Carlo’ya bakmış ve sözünü tutmasını beklemişti. Neticede, son karar onlara ait olmasına rağmen, Riccardo'nun sözlerine kefil olup, bu ağırlığın altına girmişti. Sözler, eylem gerektirirdi ve bu noktada, Carlo onu yanıltmamıştı. Çek defterinden adama uzattığı yüklü miktarda para, yeni bir hayatın kapılarını aralamak için yeterliydi. Tıpkı, Carlo'nun söylediği gibi, Allegro ailesi sözlerini tutardı.

Bu onu içten içe keyiflendiren bir durumdu. Şerefi, onuru ve haysiyeti onun için her şeyiydi. Babasına dair hayal meyal hatırladığı şeylerde, babasının ona hep bunları tembihlediğini anımsardı. “Bir Allegro gibi, şerefli bir adam olacaksın Riccardo!” derdi gür ve güçlü sesiyle ona. Ve şimdi, tıpkı babasının söylediği gibi, şerefli bir adam olmanın, en azından bunun için çabalamanın guruyla viskini yudumluyordu.

 
Viskiden aldığı son yudumu, boğazını yakarak midesine doğru ilerlerken, Carlo’nun sözleriyle hafifçe irkilmiş ve ona doğru bakmıştı kısa bir an. Tam olarak o an, neden kendisiyle özel konuşmak istediğini anlamasa dahi, ilk başta bunun suikastla ilgili olduğunu düşünmüştü. Barın arkasına geçip, kuzeninin ona silahını göstermesini istediğinde ise kaşları hafifçe çatılmaya başlamıştı. O an ilk defa, burnuna mekandaki toz ve küf kokusu dışında, pis kokular gelmeye başlamıştı. Riccardo’nun asla kabul etmeyeceği cinsten pis kokular.
 
Kuzeni üst kata çıktığında, geri indiğinde ve ona susturucuyu uzatıp, amcasına ait olduğunu söylediği sözlerle yapması gerekeni anlattığında dahi bir tepki vermemişti. Donuk bir ifadeyle, sadece ama sadece gözlerinde gözüken bir har alevi ile süzmüştü kuzenini. Birkaç saniye sonra ise, hafifçe sırıtmıştı sadece.
 
Çok kısa sürmüştü bu, kuzenin elinden susturucuyu alıp, defalarca kez yaptığı işi, yani silahına susturucuyu takması kadar kısa.
 
Ama hemen harekete geçmemişti, gözleri bir kez daha Carlo’nun gözleriyle buluştuğunda, paltosunun iç cebinden telefonu çıkartıp: “Amcamla konuşacağım.” Demişti bir anda tok bir ses tonuyla Carlo’ya hitaben.
 
Hemen ardından ise, telefona amcasının numarasını çevirip, açmasını beklemişti usulca, açtığında ise: “Amca benim, Riccardo. Yapmamı istediğin bir iş varmış, doğru mu?” diyecekti net bir şekilde. Onay alırsa ise: “Amca, benim babamla ilgili anılarım çok azdır, bilirsin. Ama bunlardan bir tanesini hiç unutmam, şöyle demişti bana: ‘Bak Riccardo, paranı kaybedersen, gene kazanırsın. Gücünü kaybedersen, geri alırsın. Ama şerefini ya da namını kaybedersen, her şeyini kaybedersin.” Diyerek sürdürdüğü konuşmasını, kısa bir nefes arasıyla sonlandıracak ve birkaç saniyenin ardından: “Ben bir söz verdim ve bu sözü tutmak isterim amca. Eğer müsaaden olursa, telefonu kapattıktan sonra adamı test edeceğim. Eğer seni, bana satarsa, onu öldüreceğim. Ama sana sadık kalırsa, izin ver sözüm çiğnenmesin. Sorumluluğu bana ait olacak şekilde, ailesiyle birlikte bu işlerden uzak yaşamaya devam etsin.” Diyerek sonlandıracaktı konuşmasını.
 
Eğer amcası, bu isteğini reddetmezse, susturuculu silahını beline takacak ve Carlo’ya sertçe bir bakış attıktan sonra: “İki dakika sonra, dışarı gel.” Diyerek, dışarıya adamın yanına gidecekti. Dışarıya çıktığında, net ve oldukça emrivaki bir ton ile: “Abin içeride seni bekliyor, önemli bir şey konuşacakmış.” Diyecekti küçük kuzenine ve onun ayrılmasını bekledikten sonra, göz ucuyla birkaç saniye adamı süzüp, etrafta kimse var mı diye etrafı kolaçan edecekti konuşmadan önce.
 
Ardından adama iyice yaklaşacak ve bir elini adamın boynuna sarıp, kulağına fısıldayacak bir pozisyonda konuşmaya başlayacaktı: “Seni sevdim dostum ve anladığım kadarıyla bağlantıları olan birisin. Sana güvenebilir miyim?” diyecekti, sanki az önce içeride hiçbir şey konuşulmamış gibi kendinden emin ve güvenilir bir tonda.  Adamdan geri dönütü aldığında, “Allegro ailesinin yeni lideri olacağım, yakın zamanda. Eğer benim tarafımda olur ve isteklerimi yerine getirirsen, önemli bir konuma sahip olursun. Ne dersin?” diyecekti, aynı kendinden emin tavırla. Eğer, teklifini kabul ederse, boştaki eliyle bir anda elini beline atacak ve çektiği silahı adamın midesine dayayıp art arda ateş edecekti. Ardından adama verilen çeki üzerinden alıp, o an dışarı çıkan Carlo’nun göğsüne sertçe avucunun içiyle vuracaktı: “Bir daha benim sözlerime kefil olacaksan kardeşim, benim işleri bu şekilde halletmediğimi bilerek ol. Bu para adamın ailesine iletilecek.” Diyecekti. Ama aksi olursa ve Carlo dışarı çıktığında, adam kendisini Carlo’ya satarsa: “Amcamı satmadı. Yaşayacak, amcamın isteğine göre.” Diyecekti sadece.
 
İsim: Riccardo Allegro
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 27
Boy: 1.84
Kilo: 77
Aile/Teşkilat: Allegro
Takma Ad: -

Statlar

Güç:  3
Hız:  5
Dayanıklılık: 5
Farkındalık: 10
Karizma: 7


Silah Kullanımı: CZ 75 SP - 01: 3

Eşyalar: 
  • Altın, haç işaretli bir kolye. 

  • Gümüş, yılan şeklinde ince bir bileklik.

  • Eski bir köstekli saat

  • 3 adet şarjör

  • 100 adet mermi

Pasif Yetenekler: 

Kapalı kutu:  İnsanların genel çoğunluğu sana baktığında sadece boşluk görüyorlar. Ne yapacağını veya ne düşündüğünü tahmin edemiyorlar. Bu durum seni gizemli  ve çözülmez birisi yapıyor.
Baba Şefkati: Ailende arkan her daim kollanıyor. Sen farkında olmasan dahi ailen için oldukça önemlisin.
Tanıdık: Hapishane geçmişin olmasından ötürü hapishane ortamından bir takım ''İyi arkadaşlara'' sahipsin.
Ara
Cevapla
#5
Yer: Kara Dal'ın Önü
Saat: 11:33
Hava: Bulutlu

Amcan Duccio Allegro telefonun diğer ucunda seni dinliyor: İlk soruna karşılık olarak, "Doğru Riccardo." diyor. Sonraki sözlerine yönelik ise hiçbir şey söylemiyor. Sözlerinin bitiminde babacan bir şekilde: "Riccardo." diyor. Sözlerine şöyle devam ediyor: "Seni anlıyorum ama baban aileni kaybettiğinde ne olacağını söylememiş. Bu gece yatmadan önce aileni kaybedersen ne olacağını düşün." diyor. Ardından ise sakinliğini şöyle sürdürüyor: "Ya yaparsın ya yapmazsın Riccardo. Ben yapmanı istiyorum. Emre uy." diyor ve telefonu kapatıyor. 

Dışarıya çıktığında Peleo Allegro'yu ve arabayı ortalarda göremiyorsun. Ama adamı görüyorsun: Adamı yakalıyor ve sözlerini söylüyorsun. Amcana rağmen gene de adama karşın bir sınama yapıyorsun: Adam gülümseyerek, "Efendim, sizinleyim tabii ki." diyor. Etrafta ise bu sırada kimsecikler yok. Adamın sözlerinin ardından elini beline atıyor ve silahını birkaç kez ateşliyorsun. Adamın bedeni ayaklarının dibine serilirken Varis Carlo Allegro'nun dışarıya çıktığını görüyorsun. Adamın ceketinin iç cebinden kanla kaplı çeki alıyorsun ve Varis Carlo Allegro'nun üzerine göğsüne vurup, sözlerini söylüyorsun. 

Varis Carlo Allegro soğuk bir şekilde sana bakarak: "Kardeşim öyle bir şey olmayacak. Babamın emri..." diyor ve cebinden telefonunu çıkartıp, bir arama gerçekleştiriyor. "Bay Otello Gallerani ile yakın olan herkesi ortadan kaldırın. Merkezdeki adamları da meydana gönderin. Hır çıkarmasınlar. Beni bekleyin geliyorum." diyor. Bu sözleri o kadar net söylüyor ki sanki yemek siparişi vermek gibi onun için normal bir olay bu. Ardından sana bakarak: "Kardeşim, özür dilerim. Bir daha seni böyle bir durumun içine sokmayacağım. İstersen eve gidebilirsin. Bugün senin için zor bir gündü." diyor. Bu sırada Peleo Allegro arabada sürücü koltuğuna oturmuş, yanında da şoför ile beraber Kara Dal'ın önüne geliyorlar. Peleo Allegro, "Kızlar yüz vermedi Riccardo. Şoför işi batırdı." diyor. Bu sırada Varis Carlo Allegro'nun hala telefon ile konuşmakta olduğunu görüyorsun. Aile emirleri, sözlerinden ağır basıyor gibi. Varis Carlo Allegro telefonla konuşmasını bitirip, arabaya doğru ilerliyor. Ne yapacaksın?


  
Ara
Cevapla
#6
Tetik, her bastığında öfkesini kustuğu bir araçtı sanki. Susturucunun baskıladığı şiddetli ses, sanki kalp atışlarında can buluyordu adeta. Art arda, bastı tetiğe. Sayısını bilmeden, umursamadan adamın karnını kurşunlarla doldurdu. Adamı öldürmek için bir pişmanlığı yoktu, adam karakter yoksunuydu. Amcasının emirlerine rağmen, adamı test etmesinin sebebi de buydu. Ölümü sonrası pişmanlık çekmemek için, emin olmak istemişti. O yüzden, öfkesi adamı öldürmesine değildi. Öfkesi, ailesineydi. Onun sözlerini bir hiçmiş gibi çiğnemişlerdi, bir değeri yokmuş gibi. Bu kabul edemediği şeydi işte, yedi yabancının şerefi hakkında konuşurken kelimeleri bile ince eleyip sık dokuyarak seçmesi gerekirken, bizzat yakını olan ailesi beş paralık etmişti.
 
Dişlerini öfkeyle gıcırdarken, o donuk yüz ifadesinden eser yoktu. Öfkeyle gürlüyordu adeta bakışları. Tıpkı patlamaya hazır bir volkanın, son demlerindeki hali gibiydi. Yaşanacakları açık açık bağırıyordu bir çift göz.
 
Bu yüzden, iki dakika sonra dışarda olmasını istediği Carlo, varlığını belli ettiğinde, yerdeki cesedin kanının üstüne bulaşmasını umursamadan çeki aldı ve sert bir üslupla, öfkesini Carlo’ya kustu. Makul bir istekti, Riccardo’ya göre. Adam zaten haindi, kansızdı ve öldürülmesi gerekti, ama ailesi yaşarsa, sözü hâlâ korunmuş olurdu.
 
Sakinleşmesi, ailesine tekrardan güvenmesi için tutunacak tek dalı buydu.
 
Ama o dalda, bir hiçmiş gibi kırıldığında, buna hiç hazırlıklı değildi Riccardo. Adeta kalbine kurşun yemiş gibi, savrulmuştu geriye doğru. Carlo’nun sözleri onun o öfkeli yüz ifadesini birkaç saniye şaşkınlıkla doldurmuştu.
 
Birkaç saniyeden fazla susmuştu genç adam. Uğradığı şokla, beyninden binlerce eylem ve söz geçirmişti, ama hiçbirini dudaklarından dışarıya dökmemişti. Sanki ağzı, kalbi ve beyni aynı anda mühürlenmiş gibiydi.
 
Uğradığı hayal kırıklığı, koca bir tsunami dalgası gibi onu altına almış ve ezip geçmişti. Kendini bu dalgadan kurtarmak istese bile, yüzeyi göremiyordu.
 
O da, yüzeye çıkmamayı tercih etti.
 
Öfke ve hayal kırıklığı ile parıldayan gözleri, son sözlerini söylemiş Carlo’yu baştan aşağı süzdü. Elindeki silaha baktı, ardından babasının hatırını düşündü. O, eğer bunu bir başkası kendine yapsa, sülalesinde adam bırakmayacak karakterde biriydi. Ama ne olursa olsun kendi kanına sıkmayacaktı, her ne kadar bugün kendi kanının ne kadar kansız olduğunu öğrense bile. Dakikalar öncesine kadar soy adıyla gurur duyduğu bu aile, şimdi ona o kadar uzak geliyordu ki, bir öksüz olmanın ne demek olduğunu ilk defa şimdi hissediyordu.
 
O, doğuştan kimsesizdi. Kaderinde bu vardı, ama ailesinin şefkati, amcasının kuzenlerinin hep ona kimsesiz değilmiş gibi hissettirmişti. Gerçeği, bir yalanla örtmüştü adeta. Riccardo’nun kendi uydurduğu, üç kuruşluk bir yalan hem de.
 
Telefon görüşmesi biten ve arabaya doğru yönelen Carlo’nun arkasından usulca seslendi adını haykırarak, kudretle.
 
“Carlo, söyleyeceklerimi dinle.” Dedi, tok bir tonda. “Bugün yaptığın hareketle benim şerefimi iki paralık ettin, ben bunun için yedi yabancı yerde bedel ödedim. Ama sen benim kanımsın, maalesef kanımsın.” Diyerek sürdürdü konuşmasını. “Bugün milletin karısına kızına sıktırarak, yarın kendi doğacak çocuklarını, evdeki kız kardeşini, yatağına alacağın karını kurşunun önüne koydun. Kuralı olmayan adamların, kuralsız düşmanları olur. Benim babamdan öğrendiğim bu değildi. Aileni böyle koruyamazsın.” Sustu ve hayal kırıklığı ile dolan bakışları hiddetle parıldadı: “Bundan sonra kardeşim değilsin. Kuralları olmayan insanlarla ailem bile olsa aynı yolda yürümem. Ne ölüme ne dirime gelin. Artık bir Allegro değilim.” Dedi, bir cevap beklemeden, sırtını döndü ve ağır adımlarla yürümeye başladı.
 
Ardından tanıdığı, güvendiği ne kadar kişi varsa numarasını çevirip tek bir şey söyleyecekti: “Bundan sonra Allegro değilim, dört bir yana yayın. Kendi yolunu çizen bir kimsesizim. Kuralı ve şerefi olan her adama kapımda aş ve iş vardır. “ Ardından, herkes tarafından takıldığı bilinen bir mekana geçecek ve bir viski yudumlayacaktı. Bekleyecekti, ne yapacağını bilmiyordu ve ne yapacağını bilmediği anlarda beklemek bildiği tek şeydi.
İsim: Riccardo Allegro
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 27
Boy: 1.84
Kilo: 77
Aile/Teşkilat: Allegro
Takma Ad: -

Statlar

Güç:  3
Hız:  5
Dayanıklılık: 5
Farkındalık: 10
Karizma: 7


Silah Kullanımı: CZ 75 SP - 01: 3

Eşyalar: 
  • Altın, haç işaretli bir kolye. 

  • Gümüş, yılan şeklinde ince bir bileklik.

  • Eski bir köstekli saat

  • 3 adet şarjör

  • 100 adet mermi

Pasif Yetenekler: 

Kapalı kutu:  İnsanların genel çoğunluğu sana baktığında sadece boşluk görüyorlar. Ne yapacağını veya ne düşündüğünü tahmin edemiyorlar. Bu durum seni gizemli  ve çözülmez birisi yapıyor.
Baba Şefkati: Ailende arkan her daim kollanıyor. Sen farkında olmasan dahi ailen için oldukça önemlisin.
Tanıdık: Hapishane geçmişin olmasından ötürü hapishane ortamından bir takım ''İyi arkadaşlara'' sahipsin.
Ara
Cevapla
#7
Yer: Cittâ
Saat: 12:00
Hava: Bulutlu


Varis Carlo Allegro, soğukkanlı bir şekilde senin sözlerini dinliyor. Sözlerinin bitiminde ise, sadece bir ses duyuyorsun. O da arabanın sesi oluyor. Araba ile istikametlerin birbirine zıt olduğundan ötürü yoluna bir daha o sesi duymamak üzere devam ediyorsun. O sırada telefon numaralarını tek tek çeviriyorsun: İlk aradığın kişi Maffeo Lenci oluyor. Bu adamın tetikçi olduğunu biliyorsun ve oldukça sağlam bir adam, "Şef, benim için bir işin varsa yanında olurum. Şu sıra başım belada biraz. Akşam ararsan konuşuruz." diyor ve telefonu kapatıyorsun. Ardından aradığın kişiler birkaç aile dostu oluyor ama onlarda sana pek sıcak bakmıyorlar. Allegro Ailesi'ni karşılarında bulmak istemeyen birkaç korkaktan başka kimseler değil onlar. Ve sonra Maffeo Lenci gibi diğer hapishaneden tanıştığın kişileri arıyorsun. Kaçakçı Festo Garritano telefona yanıtını şu şekilde veriyor: "Dostum, iş yapmak isterim. Sağlam, mert adamsın. İyi adamsın. Ama Allegro ailesi ile çatışmaya girersen bu işte ben yokum." diyor. Sonraki çevirdiğin iki hapishaneden tanıdığın adam ise telefonlarına yanıt vermiyorlar. 


Bu sırada Kara Dal Sokağı'nın en uç bölgesindeki Cittâ'' adlı mekana giriyorsun. Mekan baya sakin ve sessiz bir yer. Tam kafa dinlemelik bir yer. Buraya genelde takılanları tanıyorsun ve onlarda seni tanıyorlar. Mekanda şu anda barmen harici sadece, Kumarbaz Paride var. Paride her zaman ki gibi kartlarıyla meşgul ve senin içeriye girdiğini bile fark etmeden kart sayıyor. Barmen Rufo Vitalli sana bir viski ısmarlayıp, "Yakışıklı, bu benden"" diyor. Rufo iyi bir adam, işin gücünde ve kimseye bulaşmaz. Mekanına da iyi bakar. Mekan oldukça temiz, burnuna ise rom kokusundan başka bir koku gelmiyor. Rufo, rom kokusunu çok sevdiği için şehir dışından rom kokusu için bir parfüm getirtmiş. O parfümü ise hemen her müşterisine anlattığı gibi sana da anlattı. Rufo, bir tık o parfümü mekana sıkıyor ve mekan o rom kokusuyla doluyormuş. Doğru olmadığını bilsen de hikayenin güzel olması ve adamın zararsız bir hikaye anlatması seni rahatsız etmediği için bu konunun pek üzerinde durmuyorsun. 

Viskini yudumlarken telefonun çalıyor ve arayan kişi Şarapçı Ermenegildo De Martinis oluyor. O sana şunu söylüyor: "Şef, seninle iş yapmayı gerçekten çok isterim. Bilirsin, şarap davasına girmedim ben hapse. Çocukları bu boklara alıştıran pezevenkler yüzüne içeriye girdim. Tamam benim yaptığım iş iş değil. Ama kurallarımız var. Leggio Ailesi'nin kuralları bu durumlara ters. Allegro Ailesi'nin ise canı cehenneme. O aileden senin gibi bir adam nasıl çıkmış hala hayret ediyorum. Şimdi kapatmam lazım, "Anne" geldi. Beni ara mutlaka." diyor. Bu hapishanelerden son olarak ise Pippo Monteleone seni ne arayıp, ne de soruyor. Bu sırada barın kapısı açılıyor ve içeriye bir kadın giriyor. Oldukça hoş ve alımlı olan bu kadın yanına doğru yürüyüp, biraz mahcup bir edayla: "Şey, efendim acaba... şey, kardeşimi gördünüz mü? On altı yaşlarında... Kısa boylu, siyah saçlı... Erico... Erico Colaneri. Onu bulamıyorum. Çocuk, yok hiçbir yerde. Başının belaya girmesinden korkuyorum. Onu benim için bulur musunuz?" diyor. Ardından, kadının suratının kırmızılaştığını fark ediyorsun ve elleri istemsizce sağa sola giderken: "Bağışlayın... Bendeniz Eloise Colaneri. Annem merhum babanızı tanıdığını söyledi. Çevreden ara ara sizin buraya uğradığınızı duymuş. Merhum babanızın yardımsever bir adam olduğundan söz etti. Sizin de öyle olduğunuzu düşünüyormuş. Efendim..." diyor. Bu sırada bir şey fark ediyorsun: Bir duygu durumuna kapılıyorsun. Kalbin hızlanıyor ve bugün yaşadıklarına rağmen bu kadına baktığında kendini anlamsızca çok mutlu hissediyorsun. Bu kadına aşık oldun. 


Eloise Colaneri.


 
Ara
Cevapla
#8
Kafasını gökyüzüne kaldırdığında, sanki Tanrı ona parmağını doğrultmuş ve onu hedef olarak göstermişti sanki bir anda.  Kara bulutların arasında, yaratılışından üstün bir varlığın parmağı... Belki çok sarhoştu, henüz mekandan içeri girip bir kadeh içmemesine rağmen belki de yaşadıkları onu ruhsal ve zihinsel olarak çok depresif birine çevirmişti. Tek tek çevirdiği numaralar, korkaklara çıktıkça öfkesi de parladı, ama elden bir şey gelmezdi. O korkak biri değildi ve bir korkağın ruh hali ile düşünce yapısını tam anlamıyla anlayamazdı, ancak ve ancak empati kurabilirdi, o da bir yere kadardı. Numaralar tükendikçe, öfkesi de arttı, ama bir yandan da rahatladı. Sanki her aradığı numarada, onu geri çeviren insanlar üstünden bir parça yükü azaltıyor ve içini rahatlatıyordu. Öfkesi de zaten, onu geri çevirmelerine değil, yaşadığı dünyanın bu kadar kalleşlerle dolu olmasınaydı. 


Derin bir nefes, nemli ve buğulu havayı ciğerlerine doldururken, telefon konuşmasının son demlerinde onu şaşırtmayan insanlar içini rahatlatmıştı. Onunla iş yapmayı kabul edenler, tamamıyla kendi ağı ile kurduğu, kendi yaşanmışlığını barındıran insanlardı. Bu da hayatına soy isminden ötürü girenler ile bizzat kendi yaşanmışlıkları ile girenler arasındaki farkı gösteriyordu. Bu da onu oldukça mutlu ediyordu, dakikalar önce Allegro yükünü üstünden atmasından dolayı. 


Klasik olarak takıldığı mekanına girdiğinde, onu her zaman karşılayan kişi Rufo'ydu. Ona ikram ettiği birasını yudumlarken, sessiz ve dalgındı genç adam. Derin bir nefesle birlikte gelen içler ise ardı ardını kesilmiyordu. Sürekli göğsü şişiyor ve tekrardan iniyordu.


Bir süre sonra, ona doğru yaklaşan adım sesleriyle irkilmişti. Keskin farkındalığı, adımların naifliğinden ve giyilen ayakkabının kadınsılığından gelenin bir kadın olduğunu göstermişti ona. Omuz üstünden attığı bakışla ise beyninden vurulmuşa dönmüştü. Bu bir kurşun yarası gibi değildi. Bir çok kez peyin patlatmış ve bir çok kez ise vurulmuş biri olarak az çok bunu bilebilirdi, bu çok farklıydı. Bilmediği, tatmadığı ve tam olarak adını koyamadığı bir şeydi. Beynini, gözlerini sızlatan, ama en çokta kalbini karıncalatan, garip bir şeydi. Sanki göklerdeki o ilahi parmak, ruhunu ufacık bir baskıyla paramparça ediyordu. 


Kadın konuştu, ve adam dinledi. Riccardo, sanki ilahi bir varlığı dinliyormuş gibi, dalgın bir şekilde kadının gözlerine indi. Sözleri kulaklarına doluştu ve beynine ulaştı, ama ruhu sanki tüm bunları idrak etmek yerine, sadece kadının gözlerinde kaybolmak istedi. 


Bir çok ise, sordu kendine, sessizce: "Nedir bu?" diye.

Kadın bu soruları duymadı pek tabii, onun duyduğu: "Kardeşinizin nerede olduğunu bilmiyorum ve tanımıyorum da." dedi, basitçe. Sanki tek ve son sözleriymiş gibi gözüktü ilk bir kaç saniye, ama o devam etti: "Ama madem anneniz babamın bir tanıdığıydı, elimden geleni yapmak boynumun borcudur. Önce oturun ve biraz sakinleşin, sonra bana kardeşiniz hakkında tüm bildiklerinizi anlatın. Bizde ona göre, bir yol haritası çizip, kardeşinizi beraber arayalım." dedi ve barmene gözüyle bir işaret çakıp, kadına bir şeyler ikram etmesini istedi. Sonrasında ise sonsuza kadar dinlese, bıkmayacakmış gibi gözüken kadını dinlemek için dikkatini ona verdi.
İsim: Riccardo Allegro
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 27
Boy: 1.84
Kilo: 77
Aile/Teşkilat: Allegro
Takma Ad: -

Statlar

Güç:  3
Hız:  5
Dayanıklılık: 5
Farkındalık: 10
Karizma: 7


Silah Kullanımı: CZ 75 SP - 01: 3

Eşyalar: 
  • Altın, haç işaretli bir kolye. 

  • Gümüş, yılan şeklinde ince bir bileklik.

  • Eski bir köstekli saat

  • 3 adet şarjör

  • 100 adet mermi

Pasif Yetenekler: 

Kapalı kutu:  İnsanların genel çoğunluğu sana baktığında sadece boşluk görüyorlar. Ne yapacağını veya ne düşündüğünü tahmin edemiyorlar. Bu durum seni gizemli  ve çözülmez birisi yapıyor.
Baba Şefkati: Ailende arkan her daim kollanıyor. Sen farkında olmasan dahi ailen için oldukça önemlisin.
Tanıdık: Hapishane geçmişin olmasından ötürü hapishane ortamından bir takım ''İyi arkadaşlara'' sahipsin.
Ara
Cevapla
#9
Yer: Cittâ
Saat: 12:18
Hava: Bulutlu



Barmen Rufo Vitalli barın altından hem kadın hem de kendisi için birer shot bardak çıkartıyor ve iki bardağa da viski doldurmaya başlıyor. Eloise, içkisinden kısa bir yudum alıp, "Efendim, annemin söylediğine göre her zaman olduğu gibi kardeşim sabah evden çıkmış." diyor ardından boş gözlerle bar masasına bakıyor. "Colombo. Erico, Colombo adındaki yirmi birli yaşlarda bu çocuk ile arkadaşlık ediyor. Colombo it kopuk gibi geliyor bana biraz. Gözüm tutmadı onu pek. Kardeşim ona abi diyor ama..." diyor. Barmen Rufo Vitalli lafa girerek: "Şu Sıska Colombo mu?" diye bir soru yöneltiyor, içmekte olduğu içkiden dolayı ağzını ekşitiyor; limon yiyenlerde olduğu gibi bir hale bürünüyor ağzı. Kadın, "Evet, o sanırım. Ben tam bilmiyorum. Çevrede tanıdığımız yok hiç. Soruşturamadım hiç beyefendi." diyor, mahcup bir edayla. Barmen Rufo Vitalli: "Sağlam pabuç değil o velet." diyor ve ardından viskisini fondipliyor. Sonra Barmen Rufo Vitalli, bardağını masaya bırakıp, sana bakıyor: "Yakışıklı, o çocuk it kopuğun teki. Nicosia Çetesi'ne mensup. Çete pek tekin değil; çete üyeleri torbacılık ve gasp yapıyor. İllegal işler, kirli iişler, ters işler..." diyor. Barmen Rufo Vitalli'nin bu sözlerinden sonra Eloise'in titreyen dudağını görüyorsun, tedirgin görünüyor. Ardından Barmen Rufo Vitalli: "O çeteye giren çıkamıyor diye biliyorum. Umarım çocuk girmemiştir." diyerek Eloise'den gözlerini kaçırıp, kapıya bir göz atıyor. Eloise Colaneri ise, "Kardeşim daha çocuk. Ufacık o. Ne anlar çeteden, gasptan... O bilmez ki hem. Bana yardım edin lütfen efendim." diyerek sana ağlamaklı gözlerle bakıyor. Eloise'in dokunsalar ağlayacak gibi bir hali var. Barmen Rufo Vitalli, iç çekerek, "Yakışıklı, Nicosia Çetesi Yılan Yolu'nu mesken tutmuş. O bölge onların. Allegro Ailesi ile işbirliği yaptığı için dokunan yok onlara. Çocuk büyük ihtimal oradadır. Gidip çete üyeleriyle konuşabilirsin ama yabancılardan pek hoşlanmazlar. Bir de gideceksen boş gitmemeni tavsiye ederim."  diyor.
Ara
Cevapla
#10
Pür dikkat dinlediğini sandığı kadının gözlerinde kayboldu her saniye. Bir kaç kez içtiği şeye göz ucuyla baktı ve ardından bakışları barmene çevirip, ona ekstradan bir şey mi verdi diye sorgulamak istedi, ama bu fikirden vazgeçti. Sarhoş değildi, içtiği şey ise her zaman içtiğinden pekte farksız olmayan bir şeydi.  Onu farklı kılan ve farklı duygulara sürükleyen şey, karşısındaki kadının ta kendisiydi. Bunu kabullenmek ya da anlamak istemese bile, gerçek buydu ve o son derece bunun farkındaydı. Derin bir nefesle birlikte dinledi kadını ve yer yer söze giren barmeni. Ortaya atılan isimler ona yabancıydı. Çete isimleri, bahsi geçen sıska çocuk ve hatta söylenen her şey. Ona çok yabancıydı. Yıllarını hapishaneye verdiği süre zarfında, çok şey değişmiş gibiydi. Zira eski ailesi ile iş yapan bu çeteyi hiç duymamıştı. Öyle ki, biraz şaşırmıştı. Bu kadına karşı yoğun olarak beslediği garip hislerden sonra hissettiği ilk duyguydu. Barmenin olay hakkında konuştuklarını dinledikçe daha da şaşırıyordu. Sözde birkaç saat önce, amcasının yeğeni, birinci dereceden bir Allegro mensubuydu. Yersen... Derin bir nefes aldı ve tüm olanları kafasında tarttı.  Kadının ağlamaklı yalvarışlarına göz ucuyla bakarak tepki verdi, barmenin boş gitmemesini tembihleyen sözlerine gülerek karşılık verdi. O bu dünyanın içine doğmuş bir çocuktu. Elleri silahın ağırlığını taşıyacak kıvama geldiğinden beri, belinde bir silah vardı. Onu güldüren şey buydu. O, hiç boş gezmezdi.
 
Derin bir içle birlikte fondip yaptığı viskinin boğazını yakışını büyük bir içtenlikle karşılarken, kadına göz ucuyla baktı ve: "Bana Riccardo diyebilirsin. Kimsenin efendisi değilim, başıboş serserinin tekiyim." dedi ve hafifçe gülümseyerek onu rahatlatmaya çalıştı. "Kardeşin için elimden geleni yapacağım. Burada biraz bekle ve Rufo'nun misafirperverliğinin tadını çıkar." diyerek sürdürdü konuşmasını ve oturduğu yerden kalkıp, üstüne başına çeki düzen verdi.  Ardından barmen'e göz ucuyla bakıp: "Ben kardeşiyle dönene kadar sana emanet." dedi ve ağır adımlarla yürümeye başladı. Yılan yoluna doğru gidecek ve şu meşhur girenin çıkamadığı çeteyi bir ziyaret edecekti.
İsim: Riccardo Allegro
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 27
Boy: 1.84
Kilo: 77
Aile/Teşkilat: Allegro
Takma Ad: -

Statlar

Güç:  3
Hız:  5
Dayanıklılık: 5
Farkındalık: 10
Karizma: 7


Silah Kullanımı: CZ 75 SP - 01: 3

Eşyalar: 
  • Altın, haç işaretli bir kolye. 

  • Gümüş, yılan şeklinde ince bir bileklik.

  • Eski bir köstekli saat

  • 3 adet şarjör

  • 100 adet mermi

Pasif Yetenekler: 

Kapalı kutu:  İnsanların genel çoğunluğu sana baktığında sadece boşluk görüyorlar. Ne yapacağını veya ne düşündüğünü tahmin edemiyorlar. Bu durum seni gizemli  ve çözülmez birisi yapıyor.
Baba Şefkati: Ailende arkan her daim kollanıyor. Sen farkında olmasan dahi ailen için oldukça önemlisin.
Tanıdık: Hapishane geçmişin olmasından ötürü hapishane ortamından bir takım ''İyi arkadaşlara'' sahipsin.
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 3 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping